İnsana Yaradılışta Yüklenen Görev
İNSANA YARADILIŞTA YÜKLENEN GÖREV
Hayatı büyük bir resim gibi tasavvur devam edecek olursak, bu büyük resmi oluşan birden fazla parçanın varlığını görmüştü. şimdiki bir pazıl gibi.
Uzaktan izleme yekpare, güzel bir resim gibi görünen pazıl, resme yaklaşıp içeriğine odaklanıp üzerinde derinleşmeye başladığımızda birbirinden farklı bir sürü parçacığın birleşiminden gerçekleştiğini görürüz.
Parçalar arasında ki bu farklılıkların sadece şekilsel farklılıkları değil, farklı parçalarla yaratıldıkları, farklı yaşam biçimleri olduğundan farlı işlemlera hizmetin öğrenildiği, anlamamız çok da zor olmaz.
İçerisine yağmur taneciklerini doldurmuş ve onu fazlamıza boşaltacakmış gibi suüzülen bulutları, sonsuzluğa gider gibi akıp giden dereyi, derenin yanı başındaki köy evlerini hatta bu evlerin kendi içinde sahip oldukları yapısal farklılıklar, bahçelerinde bulunan birbirinden güzel envai çeşit çiçekler ve diğer bitkiler, bu bitkilerden beslenmeye çalışan börtü böcekler ve diğer hayvanlar ve dolaşan insanlar görebiliriz.
İşte bu küçücük pazılda gördüğümüz figürler sadece buraya sığdırılabilmiş olanlardan ibarettir. Oysa ki daha büyük resim olan Alemi tasavvur ileride olursa olsun dağıtılmış ya da farkında olmadığımız bir sürü yaratılmıştan bahsedilmektedir ve bu yaratılmış olanları yaratan Allah, onun bir yaratılmışı bu Alem anlatımında bir göreve matuf olarak yaratılmış ve görevlendirilmiştir.
O zaman bu görevlendirme de insanın da bir göreve matuf olarak yarattığı dolayısıyla da bu görevi yerine getirebilmek için o'na günlük bir nüve(çekirdek) taşıdığını, yine o'na günlük kabiliyetlerle bağışlandığını anlamamız çok da zor olmasa gerek.
Allah, insanı yaratırken biricik ve benzersiz olarak yaratmış ve hatta onu birimizin içine farklı bir nüve yerleştirmiştir. İnsana düşen asıl ve hücresel görevi içine yerleştirilmekte olan nüveyi serbest bırakmak ve bu yönde kendini geliştirip insanlığa faydalı olacak hale getirmektir.
İçerisinde bulunan nüveyi doğru tespit edememiş insan nüvenin dışındaki şeyleri görebilmeye çalışsa da süreçten mutlu olma ya da okuyabilmeye erişme şansı yok denecek kadar zayıf bir ihtimaldir. Elma ağacının dallarındaki tomurcukları nar olmayı zorlaması gibi. Eğer bu ağaçların içindeki elma nüvesinden haberdar olsa da, hiçbir şey zorlamaya gerek kalmadan dallar tomurcuklanır, tomurcuklar kendi gelişimleri içerisinde elmalar halinde başlarlar. Böylelikle da hem süreçten mutluluk duyacak, keyif alacak hem de elma vererek ulaşmış, yaratıcının kendi görevine layık-ı veçhiyle yerine getirmiş olacaklardır.
İşte nüvesini (çekirdeğini) doğru fark eden insan, kendine bahşedilen kabiliyeti ve çalıştırılması daha da geliştirecek, donanımını artıracak kendi alanında her isteği hakim olmaya çalışmak ve bunun yanında da çalışmayı daha doğru ve güzel yapabilmek ve geliştirebilmek için hayat bütün bölümlerden da yeteri kadar gerek ve şart olup, hareket edecektir.
Haydi o zaman. Yaranın ol diye içine yerleştirilmiş bul, açıklıklar ve parçaları farket ve içinde açmış tomurcukların meyveye aktarılmasını sağlamak için hemen harekete geçmeyi sağlar. Gayret Bizden, Tevfik Allah'tandır..
Murat AĞÇAY